Gönül viranesi kolay düzelmez.
Âlemden çekinme bir zarar gelmez,
Sen kendi kendine hıyanet etme.[/su_quote]
Neyzen Tevfik’in ‘’Anladın mı?’’ isimli şiirinde muhabbetin herkesin aklını çelmediği ve kişi kendine zarar vermediği sürece hiç kimsenin zarar veremeyeceği vurgulanmaktadır. Günümüzde zamanının çoğunu cep telefonu ile geçirip sohbet edenlerin akılları da zamanları da çelinmektedir. Cep telefonunu amacına uygun kullanmayıp işinden ve zamanından fazlasıyla kayıp yaşayanlar kendi kendilerine hıyanet etmektedirler.
Cep telefonu ile aramıza mesafe koyamamak bu konudaki en ciddi sorunumuz. Hiç yanımızdan ayırmak istemediğimiz cep telefonu adeta bütün ilgi ve dikkatimizi rehin almış durumda.
Cep telefonuna çok düşkün bir toplumuz. Rakamlar bu düşkünlüğümüzün boyutlarını çok net olarak ortaya koyuyor. Geçtiğimiz yıl tüm Türkiye’de aylık ortalama 750 bin akıllı telefon satışı yapılırken, bu yılın şubat, mart ve nisan ayı satış ortalaması ise 755 bin adet olarak gerçekleşmiş. Telekom sektörü bu yılın üçüncü çeyreğinde geçen senenin aynı dönemine göre cirosal olarak ise yüzde 25,1 büyüyerek en çok büyüyen sektör olmuş.
Hıncal Uluç’un bu konudaki gözlem ve tespitleri dikkat çekici: “… Ortaköy’de önümden geçen el ele tutuşmuş iki sevgili… ‘El ele’ dediğim ellerinin içinde cepleri vardı ikisinin de… El ele değil, cep cebe geziyorlardı yani… Cepler, resmen elimize yapıştı. Bir kaldırım kenarında durup bakın… Elinde cep olmayan kaç kişi geçecek önünüzden…
Kol saati taşıyor musunuz? O zaman şu deneyi yapın… Gün boyu, saati merak etmedikçe, kolunuzda saat olduğunu fark etmiyorsunuz değil mi? O kadar sürekli kullanınca, saat vücudunuzun bir parçası oluyor da ondan… Şimdi kol saatinizi takmadığınız kola bir bilezik takın, ya da bir şerit bağlayın… O yeni şey, sizi gün boyu dürtecek ‘Ben buradayım’ diyecek, ondan on misli ağır kol saati varlığını belli etmezken…
Vücudun parçası olmak, derken kast ettiğim bu… Cep telefonları da çoğumuzun bir vücut parçası haline geldi…”
Fotoğrafta bir genç bir de yaşlı insan var. Birisinin elinde cep telefonu diğerinin elinde poşetler. Yaşlı olanın cep telefonu ile hiç ilişkisi yok, elinde poşetleri ve evine o yaşta götüreceği ekmeğin peşinde. Genç olanı ise cep telefonsuz olamıyor ve dünya umurunda değil, tüm dikkatini cep telefonuna vermiş. Genç kuşaklar teknoloji yoğun bir dünyada yaşıyor, teknolojiye uzak bir hayat bugün mümkün olmamakla birlikte teknolojiyi işlevsel kullanmak çok önemli. Ömrün su gibi geçtiğini fotoğraftaki yaşlı adamın yüzüne baktığımda görüyorum ve ömrünün büyük bir kısmını cep telefonlarının esiri olup işlerinden ve sevdiklerine ayıracak zamandan çalanların haline üzülüyorum.
Teknolojiyi bilinçli ve yerinde kullanarak teknolojinin kölesi olmamalıyız.