…
Zaman kekemeydi ve tarihe sızan
soytarılar gördük genç ömrümüzde
ölüm peşimize düşende bir göçebeydik
suretimiz ağardı kurulan darağaçlarına
bütün sığınaklar uçurumlara açılırdı
…
Ahmet Telci’nin ‘’ Zaman Kekemeydi’’ isimli şiirindeki gibi hiç bitmeyeceğini zannettiğimiz gençlik yıllarımızda bir sürü insan görüp bir sürü olay yaşıyoruz. Yaşadıklarımızı yıllar sonra sorguladığımızda aslında yılların hakkını vermeden yaşadığımızı anlıyoruz.
Bir yılı daha geride bıraktık ve yeni bir yıla başlarken çoğu yaşlı insan zamanın hızlı akmasından, senelerin çabuk geçmiş olmasından yakınır. Çocukluk yılları, gençliğin verdiği enerjiyle harcanan yıllar, yaşama mücadelesiyle geçen farkına varılmayan yıllar. Yaşlılar için akıp giden zaman adeta oyun oynamış gibidir.
Avuçlarının arasından kayıp giden yıllar için zaman zaman dönüp arkaya bakılsa, hayatın sonlu olabileceği hatırlansa, yıllar hakkını vererek yaşanmış olsa geçen yıllar karşısında insan hayıflanmaz.
Hayıflanmak bu konuda bir çözüme kapı aralamaz ve şu tespitler nelerin yapılması gerektiğine dikkat çekiyor: “Herkes bir yerlere yetişme, eldeki işleri tamamlama peşinde. Bir koşturmadır devam edip gidiyor. Ne işler bitip tükeniyor, ne de zaman yetiyor. Nedir sorun? O kadar çok mu ki işimiz?
Bir günümüzü değerlendirelim akşam eve geldiğimizde. Hatta eve geldikten sonraki zamanı da katarak yatmadan önce bir değerlendirmede bulunalım. Gün içinde kimlerle neler konuşmuşuz; bunların hangileri ne kadar gerekli, hangileri ne kadar da fuzuli imiş; neler dinlemiş, kulağımızı ve kalbimizi gereksiz nelerle doldurmuşuz bir düşünelim lütfen. Ruhumuzu etkileyen dış dünyamız ne kadar bizim kontrolümüzde acaba? İstemeden reddettiklerimiz, kırdığımız üzdüğümüz ve dahi küstürdüğümüz kalpler.
Hangisi ne kadar gerekliydi hayatımızda. Varsın zaman hızla geçedursun. Gelin biz kendimize güzel zamanlar ayıralım. Yalnızca bize ait. Hesaplaşma zamanları. Kendimizle yüzleşelim. Kırdığımız kalpleri, hatırını koyduğumuz gönülleri bir bir seçelim. Onları tamir etme zamanı olsun bu zamanlarımız. O yüreklere ulaşmaya gücümüz yetmiyorsa en azından onlar için dua edelim, iyi dilekte bulunalım. Ne dersiniz? Hoş olmaz mı? Çok mu zor? Kolay değil muhakkak. Ama en azından bu zamanların hafifliğini hissetmek için dahi denemeye değer.”
Fotoğraftaki yaşlı kadın akıp giden zamanı ve yılları hatırlatıyor. Hayat mücadelesinde harcanan yıllar ve geride kalan sınırlı bir zaman var. Ve yaşlanınca bu zaman daha da hızlı akıyor. Yüzündeki hüzün bu gerçeğin farkında olduğunu gösteriyor. Arka planda yerde oturan erkek belki de bir dönem tüm fotoğraflarda en önde yer almaktayken yaşlanınca artık bunu aramaz olabiliyor.
Zamanı durduramayız, önemli olan akıp giden yılların hakkını vererek yaşamaktır. Unutmayalım ki insana verilen en büyük hediye ‘’YAŞAM’’.