Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk…
Çocukta uçurtmayla göğe çıkmaya gayret…
Karıncaya göz atsa’ niçin, nasıl ?’ ve hayret; [/su_quote]
Necip Fazıl Kısakürek’in ‘’Çocuk’’ isimli şiirinde belirttiği gibi çocuk etrafında olup bitenlerin hep farkında ve aile ile birlikte çevresinin etkisinde kalarak geleceğe hazırlanıyor. Ebeveynler, çocukların yüz ifadelerine hatta vücut dillerine ve davranış biçimlerine kadar etkili olabilmektedir. Gelecek adına çocuklarımızın içinde bulunduğu topluma yabancı olmaması adına bireysel yaptıklarımız yeterli mi?
Çocuğun toplumsallaşması sürecinde aile, öğretmenler, arkadaşlar ve kitle iletişim araçları çok etkili bir role sahip ve bunlardan en önemlisi ailedir. Aile ortamı toplumsallaşmaya ilk adımın atıldığı yer olup anne ve baba aracılığıyla ilk mesajların verilmeye başlaması nedeniyle çocuğun hayatında özel bir yeri var. Çocuk, bu kurum aracılığıyla değer, inanç ve bilgi sistemlerini öğrenmeye başlar.
İbrahim Balcıoğlu’na göre, “… Sert ve otoriter bir baba, çocukta olumsuz tavırların oluşmasına onun uyumsuz bir birey olmasına, hatta evden kaçma gibi davranışlarla anti sosyal davranışa ilk adımlarını atmasına sebep olmaktadır.
Ana-babalar bilmelidirler ki, aşırı koruma ve hoşgörünün egemen olduğu disiplin anlayışı kadar, aşırı sert ve otoriter bir uygulama da yanlı ve zararlıdır. Çocuğun sağlıklı, ruhsal ve toplumsal bir gelişme gösterebilmesinin ilk şartı ailede tutarlı bir eğitim uygulanması ve belirli bir ölçüde otoritenin varlığıdır…”
Kurallar ve sınırlamalar açıklanmalı mı?
Pedagoglara göre, “Eğer konulan kurallara ve yasaklara uyulmasını istiyorsak, bunu çocuğumuza açıklamalıyız. Bu çok küçük yaşlardan itibaren başlayabilir. Örneğin: İki yaşında bir çocuk, masanın örtüsünü neden çekilmeyeceğini kavrayabilir yaştadır. 5-6 yaşındaki bir çocuk bilgisayarı kullanmak istediğinde, neden yetişkinlerden izin alması gerektiğini anlayabilecek yaştadır. Bunları çocuğunuzla konuşarak anlamasını sağlamanız mümkün.”
Kurallara ve yasaklara uyulması için neler yapılmalı?
Bu konuda pedagoglar şunu öneriyor: “Birinci ve en önemli husus, uyulması için konulan kural ve yasakların, yetişkinlerin ortak görüşü olmalı. Ve bir defa açıklandıktan sonra, herkesin buna uyması gerekir. Eğer buna uyulmazsa, anne-babanın inandırıcılığı çocuğun gözünde çok çabuk kaybolur.”
Fotoğrafa baktığım zaman annenin yüzünde bir yorgunluk ve yerine göre hayata tutunmasını sağlayan yerine göre de güç ve kuvvet anlamında kullandığı değneğine sımsıkı sarılışını ve arka planda da korkak, ürkek oturan yetişkin oğlunu görüyorum. Annenin otoritesini ve yaşı ne olursa olsun çocuk üzerindeki etkisini görmemek mümkün değil. Çocuk, toplumsal değerlerle istem dışı bir uyumsuzluk sergilediğinde bunu bir travmaya dönüştürmemelidir. Bilerek yapmadığı hataları tolere edecek bir anlayışa sahip olmalıdır.
Çocuğun toplumsallaşması süreci zorlu bir süreçtir. Bu zorlu süreçte ebeveynlerin, çocukla iletişimi koparmaması, tutarlı davranışlar sergilemesi çok önemli.