Gecelerin içindeki ejderlerle dövüşür
Nice istemeseler de, nice önleseler de
Uyandırır toplumunu
İyiye, doğruya, güzele öğretmen[/su_quote]
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ‘’24 Kasım Öğretmenler Günü’’ isimli şiirinde belirttiği gibi öğretmenler toplumu iyiye, doğruya ve güzele yönlendirerek uyandırma görevi görüyorlar. Peki, tek başına öğretmenler yeter mi? Uyandırma görevi yapan öğretmenlere yeteri kadar değer veriyor muyuz?
Toplumsal bilinçlendirmede tek başına öğretmenler yetmez. Öğretmenler sadece yol gösterirler. Günümüzün rekabetçi dünyasında yenilik yapabilenin ayakta kalabileceğini fark edenler inovasyona her geçen gün daha fazla önem veriyor. Bu öneme paralel olarak nasıl bir eğitim sorusuna cevap aranıyor. Cevabı ararken de aile, arkadaş çevresi, okudukları kitaplar ve televizyon programları yol gösterecek öğretmenlerin işini ya kolaylaştırır ya da zorlaştırır.
Eğitim, her dönemde önemli olmakla birlikte inovasyona dayalı üretim çağında çok daha önemli hale geldi. Bilgi aktarımına ve ezberciliğe dayalı eğitim, kaçınılmaz bir şekilde eğitim yuvalarını terke zorlarken; öğrenmesini öğrenmek, sorgulama ve eleştiri becerisi kazanmak, empati yapabilmek, analiz ve sentez yapabilme becerisi kazanmış olmak öne çıkmaktadır. Bu özellikler eğitimde öne çıkarken teknoloji de eğitim kurumlarında giderek daha fazla yer edinmektedir. Bu süreçte, öğretmenin sahip olması gereken özellikler çok önemli.
Uzmanlar, bu süreçte öğretmenin sahip olması gereken özellikleri şu şekilde sıralıyor: “Hevesli, hoşgörülü, ilgili, değer veren, merak uyandıran, heyecan katan, ilham verici, arkadaşça, pozitif, coşkulu ve yenilikçi.”
Öğretmen-öğrenci ilişkisine bu fotoğraf üzerinden baktığımda; öğrenciyi hayata hazırlayan bir rol model olarak öğretmen, gelişen eğitim teknolojisine rağmen hâlâ çok şeyi ifade ediyor. Okul sıralarında otururken bakışlarından ve her şeyinden etkilendiğim öğretmenlerimi hatırlatan bu fotoğraf onları minnetle anmama neden oldu. Yaşadıklarımdan sonra bize bir şeyler öğretmek için sabırla başımızda duran öğretmenlerimize ne kadar çok şey borçluymuşuz onu anlıyorum. Onların sayesinde öğrendiğim sorgulama ve eleştiri becerisi, empati yapabilme, analiz ve sentez yapabilme becerisi beni bugünlere getirdi. İnovasyonun kendisi de aslında günü yakalayabilme değil de nedir?
Bizlere bu beceriyi kazandırabilecek, bilgelik ve erdem boyutlarını içeren bir mesleği icra eden öğretmenlerden bu özellikleri ve çabayı beklerken; onlara verdiğimiz değeri yılın bir gününde klişeleşmiş etkinliklerle göstermek doğrusunu söylemek gerekirse çok üzücü. Maddi gücü yetersiz, sosyal hayatı yok denilecek kadar az, aşırı ders yükü altındaki bir eğiticiden iyi bir rol model olmasını beklemek haksız ve gerçekçi olmayan bir beklentidir. Toplumda uyandırma görevi yapan öğretmenlere yeteri kadar değer vermiyoruz. Yaşımız ve konumumuz ne olursa olsun bize emek veren insanları her zaman hatırlayıp minnet duygularımızı ifade etmeliyiz.
Yeniliğin ve rekabetin esas olduğu bu çağda, öğretmene hak ettiği değeri vererek çocuklarımızın, ülkemizin ve insanlığın geleceğinden emin olabiliriz…