…
Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz
Kuklacı felek usta, kuklalar da biz
Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer;
Bittimi oyun, sandıktayız hepimiz
…
Ömer Hayyam’ın ‘’Kukla’’ isimli şiirindeki gibi gerçekten hepimiz bir kukla sahnesinde miyiz diye hep düşünür dururum. Günlük hayatın içerisinde irademizi kullanıp düşünerek, kuklacı felek usta da olsa, kendi doğrumuzu bulabiliyoruz. İrademizi kullanamadığımızda başkalarının kuklası olmaya mahkûm oluruz.
Başkasının etkisinde kalarak onların isteklerine göre davranan kimse iradesini ipotek altına aldırmış demektir. İnsanı diğer tüm varlıklardan ayıran şeyin irade olduğu gerçeğini unutmak bir insanın hayatında çok olumsuz sonuçlar doğurur. “El ağzı ile çorba içilmez” atasözü iradeye sahip çıkılmasını öğütler.
Elbette, insanlar her zaman tamamen kendi iradeleriyle hareket etmeyebilirler. Önemli olan en son kararı kimin verdiğidir. Başkalarına danışmakla, başkalarının verdiği kararlar doğrultusunda hareket etmek birbirine karıştırılmamalı ve unutulmamalı ki başkalarının oyuncağı olmak bir kimsenin yaşayabileceği en üzücü durumların başındadır.
Arzu Çevikalp, kukladan hareketle bu konuda şu tespitleri yapıyor: “Zamanında kukla yaratıcısı Gepetto güzel bir eser olarak Pinokyo’yu yaratmış. Ama yaratırken eksilerini ve artılarını düşünememiş. Yani, bir kuklanın bile eksikleri olabileceği hiç aklına gelmemiş. Hepimizin bildiği üzere kuklalar insan emeğiyle yapılan oyuncaklardır. Tabi şu gerçeği de unutmamak gerekiyor, zavallı Gepetto ustamız bunu yaparken yüreğinde en ufak bir kötülük dahi yokmuş. Ama milenyum insanları diğer insanları kukla gibi oynatıp adeta yönetmeye çalışıyorlar. Sanki kuklaların sağır ve dilsiz olduklarını zannederek…
Tabi sessiz kalmayı akıl karı sanan kuklalarımız da esaretlerinin sınırlarını çizmiş oluyorlar. Siz kukla oynatıcısı mı, yoksa kukla kisvesine bürünmüş biri mi olmak isterdiniz? Ya da haysiyet ve onurunu yitirmiş biri mi? Bana kalırsa; özünü korumayı bilmek her zaman geçerli bir çözüm yoludur. Her şeye evet diyerek başarıyı ilke edinenler kendilerine saygısı olmayanlardır. Bu devirde en çok insanların dediği cümle şudur: ‘Ya kaybedersem…’ zaten bunu düşündükleri için beyinlerine negatif cümleyi göndermiş olurlar ve bu yüzden bu olay aynen gerçekleşir. Çünkü korku ve şüphe hayata perde çeken duyguların en zararlılarıdır. Bu duygular aynı kene gibidir. Bir kere üzerinize yapıştılar mı, sizden ayrılmaları zor olur. Siz siz olun kenelerden uzak durun! …Yüreğinizin götürdüğü yer her zaman doğru adrestir. O zaman bir kukla olmak yerine özünüz olursunuz…”
Fotoğrafa baktığım zaman elindeki iplerle kukla oynatan adamı görüyorum ve elinde ip olmadan insanları kukla gibi kullananları, kendini kullandıranları hatırlıyorum. İnsanların iradesine sahip çıkmadığı ortamlarda eğitimin yetersizliği ve analitik düşünce eksikliğinin öne çıkması dikkat çekici.
İradesine sahip çıkanlar başkasının oyuncağı olmaz…