Öfkeyi Kontrol Etmek
…
Kabahat sizde mi, kanunlarda mı?
Şaşırdım billâhi yolu yordamı..
Kızma sözlerime alam kadanı,
Sıkıntıdan içim doldu hâkim beğ.
…
Abdurrahim Karakoç’un ‘’Hâkim Beğ’’ şiirindeki gibi uzayan mahkemedeki davasından dolayı hâkime kızan birinin bir yandan öfkesini bir yandan da bu öfkenin bir daha mahkemelik olmaması için söylemini yumuşatmasını farklı zamanlarda farklı yerlerde görebiliriz. Kişi aynı kişi ama aynı zaman dilimi içinde bir yandan şikâyet öte yandan alttan alma.. Öfkemizi ve şikâyetimizi bize suç olmayacak şekilde dillendirmenin önemini kavrayabildiğimizde toplumsal barış adına da oldukça büyük bir yol kat etmiş oluruz.
Her geçen gün daha fazla sinirli bir toplum haline geldiğimiz için en küçük bir sorun veya aksaklık bile bazılarına büyük bir öfke patlaması yaşatabiliyor. Kendisinin her durumda haklı olduğuna herkes inanırsa, karşısındakini dinlemek istemezse toplumsal yaşam büyük bir kaosa sürüklenir. Ne yazık ki, gündelik hayatta bunlara sıklıkla tanık oluyoruz ve giderek artan sinirli tutum ile davranışlar insanları tedirgin ediyor.
Gülmeyi unutmuş asık suratlar, tedirgin bakışlar, umutsuz konuşmalar birçok insanda öfkenin kontrolden çıkmasına katkı sağlıyor. İnanmalıyız ki bir tatlı huzuru aramak, bulduğumuz huzuru kendimize ve etrafımıza yaşatmak şu fani dünyada aslında hiç de zor değil.
Öfkemizi mutlaka kontrol etmemiz gereken bir süreçteyiz. Konunun uzmanı Sümer Öztanrıöver, bu konuda şunları öneriyor: “…Telefonumuzu şarj eder gibi kendimizle ilgilenmek, hobilerimize zaman ayırmak… Öfke toleransımızı yükseltir. Bazen yaptığımız tartışmalar sırasında öfkemizi kontrol edemeyebiliriz. Eğer tartışmalar sırasında sakin kalmak istiyorsak, bazı iletişim taktiklerini kullanabiliriz.
Bir tartışmada olduğumuzda yaptığımız şey, genellikle bir haklı çıkma ve karşıdakini ikna etme savaşıdır. Bu şekilde karşımızdakini dinlemek ya da anlamaya çalışmak yerine, ne söyleyeceğimize odaklanırız. Bunu bir örnekle anlatacak olursak; karşı karşıya duran iki kişinin arasına 6 rakamını yazdığımızı varsayalım. Aynı rakamı biri 6, diğeri 9 olarak görecektir. İstedikleri kadar tartışsınlar, herhangi birinin tartışmayı kazanmasına imkân yoktur. Bu durumda yapılması gereken şey; karşımızdakinin sözlerini, kendi cümlelerimizle ona tekrar etmektir. Onu tamamen anladıktan sonra, kendi düşüncelerimizi aktarabiliriz.
Haklı çıkmak yerine, aynı olaya farklı bakabileceğimizi görmek, empati yapmaktır. Eğer öfkemizi kontrol edebilirsek, anlaşmazlığı çözmekte ustaca hareket edebiliriz. Bunun için öfkelendiğimiz anda kullanabileceğimiz iki can simidimiz vardır: Onlardan biri öfkemizin vücudumuzdaki yerini belirlemek, diğeri ise yavaş ve derin bir nefes alıp, sonra onu çok yavaş bir şekilde vermektir. Öfkemizin yoğunluğu azalacaktır.”
Fotoğrafa baktığım zaman yerdeki oyuncunun hakeme tepkisini, kendisini haklı durumdayken haksız konuma getirmeyecek şekilde gülen bir yüz ifadesiyle gösterişini görüyorum. Unutmayalım; Çoğu zaman tepkimizi ortaya koyarken sergilediğimiz davranışlar, bizi haklıyken haksız duruma düşürebiliyor…
Atalarımız boşuna “keskin sirke, küpüne zarar” dememişler. Öfkenin esiri olmak başta kendimiz olmak üzere herkese zarar verir.