Kuvvetler alırsın çeşmeden, çaydan.
Fariğ olup vazgeçmen mi bu huydan?
Kimseye vermezsin yol, Kızılırmak.[/su_quote]
Aşık Veysel Şatıroğlu’nun ‘’Kızılırmak’’ isimli şiirinde belirttiği gibi Kızılırmak nehri gücünü çeşmeden, çaydan, yaylanın ve köyün sularından alıyor. Aldığı güç ile kimseye yol vermiyor. Paylaşılan her şey Kızılırmak gibi değer kazanır ve güçlenir.
Cicero’ nun ‘’paylaşılan bir sevinç iki kat olur, paylaşılan bir acı yarıya iner’’ cümlesi paylaşmanın önemini sanırım en güzel şekliyle özetliyor. Paylaştıkça çoğalır yaşam, paylaştıkça yakın olur uzaklıklar ve paylaştıkça yarınlarımızdan ümitleniriz. Paylaşmak güzeldir. Paylaşmayı, geniş anlamda düşünmek gerekiyor. Sevinci, sevgiyi, maddiyatı, zorlukları, acıyı, bilgiyi paylaşmak bağlamında bir paylaşma kültürü, mutluluk getiriyor. Böylesine bir paylaşım anlayışı, kişiyi yalnızlaşmaktan, doğasına yabancılaşmaktan koruyor.
Çocuklarımız, maalesef bu kültürü geliştirecek ortamlarda büyütülmüyor. Sosyal ortamlardan uzak, dört duvar arasında oyuncaklarıyla tek başına vakit geçiren çocuk gerçeği giderek yaygınlaşıyor. Aşırı rekabete dayalı eğitim anlayışı, sınav maratonları çocukları birbirinin rakibi yaparken bencil, sadece kendisini düşünen varlıklar yetiştiriyor olmanın affedilmez günahını işlediğimizin farkında bile değiliz.
Fotoğrafa baktığım zaman bir elinde oyuncak bebeği ve diğer elinde bölünmüş ekmeği olan kız çocuğunu görüyorum. Ağzını açmış ve kaşlarını çatmış bir yüz ifadesiyle arkasında duran çocuğun kendinden aldığı ekmeği paylaşamamasını görüyorum. Öfke dolu bir çocuğu görüyorum. Ne acıdır ki günümüz çocuklarının birçoğu paylaşmasını bilmediği için bu yüz ifadesinden ve kötü duygulardan kendilerini kurtaramayıp yalnızlığa yelken açıyorlar.
Doğası gereği sosyal bir varlık olan insan, doğasına ters bir şekilde giderek sosyallikten uzaklaşarak bencilleşiyor ve yalnızlaşıyor. Bu gelişmede, paylaşma kültürünün erozyona uğramasının çok etkili olduğunu düşünüyorum. Modernleşme ve dar yaşam alanlarına hapsolma, bencilliği ve sürekli olarak almaya odaklanmış bir kültürü öne çıkarıyor. Öne çıkan bu kültürün, maddi açıdan bizleri zengin etse bile manevi açıdan bir çöle çevirdiğine tanıklık etmekteyiz. Modern toplumların maddi açıdan zenginleştikçe mutsuzluklarının artması bu kültürün doğal bir sonucu.
Paylaşmak adına kendinden ödün vermemesi gerektiğini çocuklarımıza öğretmeliyiz. Sadece kendisinin zamanını, duygularını, maddiyatını ve her şeyini verdiği ama hiçbir şey alamadığı paylaşmanın da mutluluk değil mutsuzluk kaynağı olabileceğini hatırlatmalıyız. Daha fazla mutsuz bir dünya yaratmak istemiyorsak paylaşma kültürünü geliştirmemiz gerekiyor. Bunun için işe çocukluktan başlamalıyız.