Dallarında olgun, diri duruyor.
Koparılmadan düşeceklerdi toprağa
biraz daha gecikseydin eğer… [/su_quote]
Nazım Hikmet’in ‘’Güz’’ isimli şiirinde belirttiği gibi seven ve sevdiği ile paylaşmak isteyen için dallarında duran en güzel, bal tadındaki meyveler sevdiği eğer biraz daha gecikmiş olsaydı hiçbir anlam ifade etmeyecekti. Paylaşmak isteyen, seven ve değer veren meyveleri ağacın dalından asla tek başına kopartmayarak yemeden toprağa düşüp çürümelerini izleyecekti. Paylaşmadığı zaman o meyvelerin tadını alamayacağını biliyordu.
Paylaşmak, kişinin sahip olduğu şeyleri diğerlerinin de kullanmasına izin vermesi olarak tanımlanır ve çocukluktan başlayan, ergenliğe uzanan yetişme sürecinde öğrenilen bir beceridir. Bazı insanlar tarafından paylaşmanın doğuştan kazanılmış olan bir özellik olduğuna inanılsa da gerçek bunun tam tersidir.
Özünde insan bencil bir varlık olup paylaşmak yoluyla kendisinin ve başkalarının hayatına anlam kattığı için paylaşmak önemi daha da çok artmaktadır. “Paylaşarak çoğalır insan.” sözünde bahsedilen çoğalma maddi olduğu kadar manevi paylaşımları da içerecek şekildedir.
Çiğdem Bilgen’in, paylaşmak konuşandaki şu uyarısı çok önemli: “ Paylaşma kavramı çocuğa öğretilirken, nasıl ve ne zaman paylaşması gerektiğini öğretmek de önemlidir. Kendisi için çok özel bir oyuncağı paylaşmak zorunda değildir. Yetişkin olarak hepimizin, başkalarıyla paylaşmak istemediğimiz, bizim için özel olan eşyalarımız vardır. Çocuklar için de durum aynıdır…”
Paylaşmayı öğrenmek kolay bir şey değil. Bazı çocuklar bu konuda zorlanabilir. Şeyma Çavuşoğlu Itri, bu konuda şunları öneriyor: “… Çocuğa paylaşma şansı olan ortamlar sunulmalıdır. Eğer tüm uğraşlara, ödüllere ve teşvike rağmen, çocuğunuz paylaşmamak da diretiyorsa, bunun neden olduğunu anlamaya çalışmak da fayda var. Çocuğunuz, içine kapanık olmasını ve tek başına oynamasını tetikleyen sosyal bir etkene maruz kalıyor olabilir. Örneğin, fazla kontrol uygulanan bir çevrede yaşayan çocukların kontrol hissini kendilerine ait eşyaları sahiplenerek sağlamaya çalıştıkları görülür. Bunu anlamak için çocuğunuzla konuşmanız ve onu dinlemeniz çok önemlidir.
Çocuğunuzun paylaşma davranışını gözlemlemeniz ve ihtiyaç duyduğunda takdir ederek onu cesaretlendirmeniz sosyal beceri gelişimini olumlu etkileyecektir. Oyuncaklarını paylaşmak, çocuğun içinden gelerek değil, anne ve babasını inceleyerek ve sosyal ortamda yaşayarak öğreneceği bir davranıştır. Bu davranışı geliştirebilmesi için ona zaman tanıyın; dinleyerek, anlayarak ve teşvik ederek destek olun.”
Fotoğrafa baktığım zaman gözleri görmeyen engelli bir çocuğun bir diğer engelli çocuğa öğrendiği, sevdiği bir müziği flüt çalarak dinletmesini ve paylaşmasını görüyorum. Görme engelli olan çocuk paylaşma engelli değil. Günümüzde okul yıllarındaki çocuklara baktığım zaman bildiklerini ve sevdiklerini arkadaşlarıyla paylaşamadıkları gibi yanlış bilgiyle arkadaşlarını yanlış yönlendirerek başarısızlıklarına neden oluyorlar. Paylaşamamak ileride bu çocuklarda ciddi davranış bozukluklarına yol açacağı için beraberinde mutsuzlukları da getirir.
Çocuk gözlem ve rehberlik yoluyla paylaşmayı öğrendiği için anne ve babanın davranışlarına dikkat etmesi gerekir. Burada sergilenecek paylaşmak ile ilgili tutarsız ve olumsuz davranışlar çocuğun bu konuya yönelik ileride sorunlar yaşamasına neden olabilir. Hayata anlam ve güzellik katmak istiyorsak çocuklara paylaşmayı öğretelim.