seni beklemekten, seni düşlemekten, geçen günlerden,
yeniden başlasam da bir başka yenilgiye.
Yorgun değilim,
ne aşktan, ne dostluktan, ne de ölümden,
geceye gözlerimi açarak bakıyorum.[/su_quote]
Özdemir İnce’nin ‘’Yorgun Değilim’’ isimli şiirindeki gibi birisini beklerken veya bir şeyi düşünürken yorulmamak gerekir. Yorulmak sabırsızlanmayı ve aceleci olmayı beraberinde getirir. Yorulduğumuz zaman dikkatimizin azalacağını ve kaybeden olacağımızı bilmeliyiz.
Günümüzde çoğu insan her geçen gün giderek artan sabırsızlık örnekleri sergilerken beklemek, tahammül etmek itibar görmüyor. Herkesin istediği tek şey; her şey hemen anında olsun…
Bir şeyi ayrıntılı açıklamaya kalkmak, “biraz düşünmem gerekiyor” demek, “bunu daha sonra görüşelim” diyerek cevap vermek bile tepki doğurabilmekte ve bu tepki açıktan ifade edilmese bile yüz ifadesiyle veya vücut diliyle ortaya konulmakta.
“İki ölç, bir biç” atasözünün anlamı ise şu şekilde açıklanıyor: “Hangi iş olursa olsun, bir işe kalkışmadan önce işin ayrıntıları iyice düşünülmeli; boyutları gözden geçirilmeli; nasıl başlanıp nasıl gelişeceği ve nasıl sonuçlanacağı, ne alıp ne götüreceği dikkatle hesaplanmalı ve daha sonra işe başlanmalıdır.”
Bu atasözüne çağımızın insanı itibar göstermiyor. Çünkü hız çağında yaşıyoruz ve hızlı hareket eden, hızlı düşünen, hızlı karar veren tercih ediliyor.
Kemal Sayar, hızın insanlara olan etkileri konusunda şu tespitleri yapıyor: “…Artık her yerde ve hiçbir yerdeyiz. Orada ama buradayız. Dostumuzla sohbetteyiz ama telefonun veya sohbet ağının ucundayız. Aslında bütün varlığımızla bir yerde değiliz, parça parça orada ve buradayız. Anlaşmak için zaman gerekir, zaman ve mekân. Konuşmanın yanında susmak da gerekir, birbirinin söylediğine dikkat kesilebilmek, kalbini dostunun kalbine yaklaştırmak gerekir. İnsana ve gerçek hayata ayrılan zaman azaldıkça yabancılaşma çoğalıyor.
…Dinlemeye ve düşünmeye ayrılan vakit giderek azalıyor. Yüz yüze konuşmanın gerektirdiği duraklamalar, düşüncenin ufak molalarla derlenip toparlanma ihtiyacı, fazlasıyla sıkıcı ve yavaş bulunuyor… Zamanın hızlanması, yavaşlık ve dikkat isteyen uğraşıları rafa kaldırıyor. …”
Fotoğrafa baktığım zaman hız çağının doğurduğu sabırsızlığın, genç ve yaşlı ayrımı yapmadığını fark ediyorum. Bu fotoğrafta, yaşlı bir adamın ayaklarını yere vuruşunu ve elini çenesine götürerek sabırsızlıkla birini bekleyişini veya bir konudaki kararsızlığını görüyorum. Sabırla beklerken düşünüp doğru kararlar verebilirsek başarıya ve mutluluğa ulaşma adına önemli, bir yol kat etmiş oluruz. Sabırsızlıkla bekleyip öfkelenirsek ise kaybeden oluruz…
Artan sabırsızlık ve yanlışlarla dolu acelecilikten kaynaklanan hızlı olmak yaygınlaşırken “keşke” si çok olanların sayısı da artıyor. Bunlardan dolayı da artan bir şey daha var: Mutsuzluk.