…
Her seven sonunda düşüyor derde
Bu aşk kitabının yazanı nerde
Bir âşık inandı çok sevdi diye
Terk etmek kanun mu aşk kitabında
…
Ahmet Selçuk İlkan’ın ‘’Aşk Kitabı’’ isimli şiirindeki gibi bir âşık
inandı ve çok sevdi diye terkedilmiyor. Aşk kitabında terk etmek
kanun değil ama karşılıklı sabır, saygı ve sevgi kanun olmalı.
Karşılıklı sabır, saygı ve sevgi olmayınca kaçış öncelikli oluyor.
Geçmiş dönemlerde kaçış, öncelikli bir şey değilken günümüzde
ilişkinin şekillendirdiği ortam huzur vermemeye başlayınca öncelikli
çare olarak kendini ortaya koymaktadır. Birlikteliklerin yorucu
ve üzücü olmaya başlaması yalnızlık arayışındaki etkenlerin başında
gelmektedir.
Bugüne oranla birlikteliklerin uzun sürmesine imkân sağlayanlar
sabır, karşı tarafı anlamaya çalışmak ve kendini sorgulamaktı. Bunlar
yok olduğu için tutkulu, uzun ömürlü birliktelikleri başarmak her
geçen gün zorlaşıyor. Yalnız olmak, yalnız yaşamak isteğinin giderek
yaygınlaşıyor olması birlikteliklerin koşullarını ve ortamını tartışmaya
açıyor.
Günümüzde bir ilişkinin mutlu ve uzun ömürlü olması için daha
başlangıçta çok dikkatli olmak gerekiyor. Yeşim Buyurgan, bu konuda
şu tespitleri yapıyor: “…Bir ilişkinin sağlam başlayabilmesi ve
ilerleyebilmesi için iki tarafında ne istediğini bilmesi, kendini gerçek
anlamda tanıması ve beklentilerinin ne olduğunu iyi analiz etmesi
büyük bir etken… Beklentilerin zamanla değişmesi eğer iki tarafın da
eşit arzusunda olmuyorsa; beklentisi değişen kişinin fazla sorgulayıcı
ve baskıcı tutumu diğer kişinin duygularının ya da ilgisinin bitmesi ile
karşılaşmasına sebebiyet verebilir. Kimse istemediği bir şeyi sırf karşı
taraf istiyor diye değil ancak kendisi de gönülden istediğinde
yapabiliyor.
Başlangıçta güzel başlayan ve zamanla da büyüsü bozulan ilişkilerin
sebeplerinden biri de beklentilerin ilişki başladıktan sonra belirli
olmaması ve ilişki ilerledikçe değişebilir olabilmesi belki de… Her iki
tarafın da ne istediğini bilmesi ve bunu diğer tarafla paylaşması en
azından farklı beklentilerle yürümeyecek bir ilişkiyi baştan
belirleyebiliyordur.
İlişkinin başında da, devamında da kendi olabilmek; ilişkinin
dinamiğini de ilerleyen zamanda daha az bozabilir. Sonuçta ya olduğu
gibi severiz karşı tarafı ya da ben uyum sağlayamam diyerek
başlangıçta seçimimizi yaparız. Sonrasında yaşanan hayal
kırıklıklarını da önler böylelikle…
Ve en önemlisi; karşılıklı saygı ve güven… Karşı tarafın sınırları
zorlanmaya başlandığında ya da kişisel hayat çizgisi fazla geçilmeye
başlandığında ilişki de alarm sinyalleri vermeye başlayabilir. Herkesin
bizden önce bir hayatı vardı; bizleyken de o hayatı var olacaktır. Aynı
bizlerinki gibi…
Bunu kabullenerek başlamak lazım ilişkiye… Bir ilişkinin sağlam
yürüyebilmesi için dinginlikle, değer verilmeyle, ilgiyle beslenmeye
ihtiyacı vardır. Birbirini taşıyabilmeye… Birbirini beslemeye…
Birbirini anlamaya, birbirini kavramaya, yanında rahat olmaya…”
Fotoğrafa baktığım zaman yıllar sonra bile içten gülmesini bilen iki
mutlu insanı görüyorum. Günümüzde hızlı başlayan ve özensiz
ilerleyen ilişkilerde maalesef bu mutluluğu görmek mümkün
olmuyor…
Kaçmak ve yalnızlığı tercih etmek yerine mutlu ve uzun ömürlü bir
birliktelikle hayata renk katmak gerektiğini bilerek sabır, karşılıklı
saygı ve birbirini anlamanın önemini unutmamalıyız.